O gece yedi renkli gezegende siren sesleri duyulmaktaydı. Kesik kesik çalan sirenler tehlikeyi haber vermekteydi. İstiridye halkının evlerinin üstü çelik bir kubbeyle kapatıldı. Artık dışarıdan içeriye girişler sağlanamayacaktı. Peki, kimdi bu ülkenin içine girmeye çalışanlar?
Ramsoy acil bir haberle yanımıza geldi. Yüzü solgundu ve endişeli görünüyordu. Bize bir şeyleri anlatmanın zamanı geldiğinden bahsetti.
Ne yapacağımızı hepimiz merak ediyorduk. Kurulun toplanmasını bekledik. Yaşlılardan oluşan İstiridye halkının İhtiyarlar Kurulu toplanmıştı.
Söze başlamadan önce hepimizi selamladı.
“Yedi Renkli Gezegen az önce Lebetler tarafından tekrar saldırıya uğradı. Hazırlıklara başlamalıyız.”
“Lebetler de Yedi Renkli Gezegen’de yaşamıyorlar mı?”
“Yedi Renkli Gezegen; üç bölüm halinde. Burası bozulmadan kalan kısım yani İstiridye halkının yaşadığı yer ve sizi karşıladığımız asit diyarı var. Orada ise yaşayabilen çok az canlı kaldı. Ve son bölüm de kral ile Lebetlerin yaşadığı karanlık bölüm. Oranın ismi ise Lubunya. Yani kötülük diyarı…”
“Biz oraya henüz gitmedik.”
“Evet, gitmedik!”