İslam tarihinde mezheplerin müesseseleşmesinden sonra, İslam'ı anlama ve yorumlama çalışmaları gelişme ve ilerlemesini, çok azı hariç mezheplerin belirledikleri kendi ilkeleri içinde sürdürmüştür. Bu durum yüzyıllar boyu insanların İslam'ı anlama ve yaşama ihtiyaçlarını karşılamada gerek temel esaslar gerekse detay bilgiler bakımından çağlar boyu hizmet etmiştir. Sırf bu nedenle uzun yıllar İslam'ı yaşamak ve bilgi üretmek bakımından önemli problemlerle karşılaşılmamıştır. Çünkü dini zihniyet ve bu zihniyetten doğan yorumlar tabii olarak yaşanılan dönemin şartlarına göre oluşacaktır ve öyle de olmuştur. Ancak ümmetin son asrında, dünyada büyük gelişmeler olmuş, İslam toplumu da bu gelişme çerçevesinde bilgi ve hayat şartlarında büyük değişmeler yaşamıştır.
İslâm'ın ilk iki asrında çok verimli ilmî faaliyetler icra edildiği hâlde, daha sonra bu çalışmalar bazı bilginlerce örnek alınan çalışmalar olarak ele alınırken bazı bilginlerce de taklit edilmiştir. Bu arada mezheplerin kurumsallaşmasından sonra neredeyse İslâm, mezheplerle başlıyormuş gibi, ilmî faaliyetler çoğunlukla mezhep anlayışı içinde icra edilmiştir. Söz konusu durumdan kurtulup İslâm'ı anlamanın doğru yoluna kavuşmak için ise ilk iki asrı, İslâm'ı anlamanın kaynağı asırlar olarak değerlendirip iyi bilmek gerekmektedir. Çünkü günümüz insanının çözüm bekleyen yeni gündeme gelmiş problemleri bulunmaktadır. Bu problemlerin çözümü de ilk dönem çalışmalarını bize aktaran eserlerin tanınması ve okunup incelenmesindedir. Ancak bu suretle, Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği İslâm'ı, her türlü tarihi etkiden arındırarak öğrenmemiz ve modern problemler için çözüm üretmemiz mümkün olabilecektir