İslâm dini, “iman esasları”, “amelî hükümler” ve “ahlâk prensipleri” olmak üzere üç temel bilgi ve uygulama alanından oluşur. “İman esasları alanı”, bu yüce dinin temeli olup diğer iki alan bu esaslar üzerine bina edilir. Şayet bir Müslüman, iman esasları konusunda bazı sorun veya şüpheler taşıyorsa, onun sağlıklı bir amel ve ahlâk hayatı ortaya koyması mümkün değildir. Kur’ân-ı Kerîm’de, Allah’ın insanlara yönelik ilâhî rehberliğini ve dinî bildirimlerini, son peygamberi Hz. Muhammed aleyhisselâm ile tamamladığı, bundan böyle “hak din” olarak, -özel adıyla ifade edilecek olursa- sadece İslâm’ın kabul edileceği, Hz. Muhammed’in de “bütün âlemlere, son rahmet peygamberi” olarak gönderildiği açıkça ifade edilmektedir. Akāid ve Kelâm alanında çok değerli eserler vermiş olan İslâm âlimlerinin “Peygamberlik” (Nübüvvet ve Risâlet) konusundaki önemli görüş ve çalışmalarının özetle aktarıldığı; nübüvvetin Hz. Peygamber aleyhisselâm ile sona ermesinden sonra, insanlara yönelik “ilâhî rehberlik ve bilgilendirme” görevini üstlenecek “yeni bir peygamberin artık gönderilmeyeceği” hususlarının vurgulandığı bu çalışmada; dikkatlerin Hz. Muhammed’in “en son hak peygamber”, ona Allah tarafından vahiy yoluyla indirilmiş olan Kur’ân’ın da “en son ilâhî ve evrensel kitâp” olduğu gerçeğine çekilmesine özen gösterilmiş, bu durumun özellikle günümüz Müslümanlarına çok ciddi bir “tebliğ ve temsil sorumluluğu” yüklediğinin hatırlatılmasına gayret edilmiştir.