"Hayat ne kadar korkunç... Yalnızlık çok güzel görünüyor. Yapraklar gibi savruluyoruz, kimse nereye düştüğümüzü bilmiyor, kimsenin umurunda değil hangi siyah nehrin bizi alıp götürdüğü..."
Yalnız bir genç kadın, bunalmış bir anne, ilgiye muhtaç bir çocuk, âşık bir adam, ilgisiz bir koca... Derin bir gözlem gücüyle kahramanlarının iç çatışmalarına odaklanan Katherine Mansfield, bambaşka hayatlardan bambaşka sesleri ustalıkla yarattığı senfoninin bir parçası kılar. Bir yanı şiire bakan özgün üslubuyla öykülerini incelikle işlemiş, öznelleştirmiştir. İroni, zekâ, melankoli, korku, aşk, yalnızlık-insana dair birçok duygu ve durum; en gerçek haliyle eserlerini sarmalayan semboller ve karakterlerde hayat bulur.
Yeni Zelanda'daki çocukluğu, Londra'daki okul yılları, ilişkileri, erken yaşta pençesine düştüğü tüberküloz ve tedavi süreci... Virginia Woolf, D.H. Lawrence, Bertrand Russell gibi büyük isimlerin çağdaşı, modern öykücülüğün en önemli temsilcilerinden Katherine Mansfield'ın yaşamındaki dönemeçler, öykülerinin berrak karakterleri üzerinden okunabilir.
"Kıskandığım tek yazar." - Virginia Woolf