Çevrede binlerce leylek birikmişti. Hayvanlar artık insanlara pek aldırış etmiyordu. Köyün çocukları leylekleri damlardan evlerinin önündeki tavukları kovar gibi kovuyordu. Leylekler uçmuyor, koşarak uzaklaşıyor ve hafif yükselmelerle tekrar yere konuyordu.
Köylüler bu duruma da şaşıp kalmıştı. Bir güvercin kadar hareketli olan ve ele avuca sığmayan uzun bacaklılar, ağır gövdeli kazlara benzemişti! Olacak iş miydi bu? Leylekler, köylülerin anlayamadıkları bir kuvvetin etkisinde gibiydiler. Tarlaları, bahçeleri, evleri, leyleklerle sarıldığı için Viranköylüler, o gün doğru dürüst bir iş yapamadı. Zaten kimsenin artık işte güçte gözü kalmamıştı. Bu olup bitenler herkesi oldukça meraklandırmıştı; baktıkları leylekler, gördükleri leylekler, konuştukları leylekler idi.
Şaşkınlıkları ve korkuları iyice artmıştı. Ne oluyordu böyle? Bu kadar leylek nereden geliyordu? Geç vakitlere kadar kapıda kalıp bu durumu anlamaya çalıştılar ama kimsenin tatmin edici bir açıklaması olmadı. Bazıları bu işin böyle devam etmeyeceğini, sabahleyin leyleklerin dağılmasını umarak evlerine girdiler.