Ünlü bir fizik hocası yazdığı kitabın ön sözünde şöyle der:
"Fizikçiler bildiklerini sandıkları konuların sadece yarısını bilirler. Ancak bunun hangi yarısı olduğu
konusunda şüpheleri vardır."
Bu sözde biraz mizah, biraz özeleştiri ve çokça da gerçeğin izleri seziliyor. Çünkü fizikçiler çevremizde
milyarlarca yıldan beri dolanıp duran maddeyi hakikat zannediyorlar. Atom içindeki parçacıkların en
derinliklerinde neler olup bittiğini karmaşık kuramlarla açıklanacağını kabul ediyorlar. Oysa maddeden
mânâya geçmeden; eşya olarak tanımlanan somut nesnelerin zâhiri (dış yüz) görüntüsü altında yatan bâtıni
(iç yüz) hakikatini anlamadan; yani fizikten metafiziğe bir geçit bulmadan, girişilecek her çeşit çalışmalar
yetersiz ve yüzeyde kalacaktır.
Başka bir deyişle ne Âlem, ne de Âdem tam olarak anlaşılabilir! Anlaşılamaz çünkü fizik, ikisinin de bir olduğunu ve bu birliktelikte bütünleştiğini anlayamamıştır!