Herkes büyük salondaki yerini almış. Hayattaki şu meşhur durmamız gereken yerleri andırır gibi Ali de camın kenarından bakıyor her bir şeye. Uzağından izliyorum onu. Tıpkı onun bize olan uzaklığı gibi ben de onu hemen yanındaki gerçekliği tartışılır bir dünyadan izliyorum. Her şeye tepkisiz bir adam nasıl olur da göğün en uzağındaki bir kuşun çığlığını duyar, bir kuşun çığlığına irkilir bedeni?
Hangi uzaklardan yorgun kalıp düşer de taşıyamaz bacakları bedenini, yığılır herkesin içine. (En çok da benim içime.) İnsan uykusunda neden hıçkırıklara boğulur Ali? Rüyalarımız yetmez mi bizi kendimizden uzaklara götürmeye? Üsküdar hep senin mi gözlerindedir?
Ama susma.
Susma Ali...
Bir öykünün son demine yetişen ben miyim sen misin?
Kelimelere gizlenelim Ali, hiç çıkmayalım sayfalardan...