Çanakkale'de savaşan taraflar için siperin gerisi yoktu. Bir tarafta deniz, öbür tarafta yalçın sırt; siper tam bir kapandı. Ölümün her an kol gezdiği bu siperler, destanlaşan insan öykülerinin de mekânı olmuştu. Artık padişahı adına değil bilfiil kendi toprağı, yurdu uğruna savaşan Osmanlı neferi için her siper vatandı. Anzak askeri ise, Büyük Britanya İmparatorluğu'nu sorgulamaya başlamış, o siperlerde yazdığı kahramanlık destanıyla uzak diyarlarda kimliğini oluşturmaya yönelmişti. Çanakkale'de savaşanlar ortak bir kaderi paylaşmıştı. Sekiz, on, yirmi metre uzaklıktaki karşılıklı siperlerde sürdürülen ölüm-kalım kavgası içinde birbirlerine saygı duymayı öğrenmişler; bu kader ortaklığı savaştan sonra kurulan dostluk ilişkilerinin de temellerini atmıştı.