Yaşadığımız aynı kentten ekmeğim uğruna ayrılanda, Orhan Kemal'le ölene dek mektuplaştık, nasip olanda buluştuk Ankara'da, İstanbul'da, son olarak Moskova'da. Onun mektupları, hep yazmak istediği, düşlediği Romancının Romanının bir kesiti gibidir. Gemicilerin seyir defteri gibi, yazarın seyir defteri ya da onun rotası. Kıvançları, tasaları, sabun köpüğü öfkeleri, aşkı, aşkları, ekonomik durumu, politik görüşleri, çilesi, çileleri, sanat dallarına ilişkin deyişleri, yorumları, düşünceleri, duyguları ve özlemleri. Uzun serüvenleri olmuştur bu mektupların. 12 Mart karanlığında, evimden alıp sakladığım tek okuntular bu mektuplardı. 9 Temmuz 1974'te, Marmara Ereğlisi'nde damı ottan olan konuk evinde çıkan bir yangında önce bu mektupları kurtarmış, sonra mutfakta her an patlamaya hazır koca gaz tüpünü sökmeyi akıl edebilmiştim! Bu mektuplar, yirmi yıla yakın sarsılmaz bir arkadaşlığın, dostluğun belgeleridir.
-Fikret Otyam (kitaptan) 23 Mart 1966-
...YÖN'deki yazını pek sevdim. Daha doğrusu sana yazdığım mektuplardan özetlediğin kendi yazılarımı. Neden yayınladı diye de kızmadım. Tuhaf, unutmuşum onları. Hani günün birinde kitap halinde çıkmasını merakla bekleyeceğim. Yer yer, kendi halim içime dokundu...
-Orhan Kemal Sultanahmet Ceza ve Tevkifevi Reviri-