Aşk ve güzellik, daima fıkıh ve kelamın hazzedemediği konular olmuştur. Kuran ve hâdis tefsileri de bundan nasibini almış, bunlardaki sevgi ve güzellikle ilgili anlamlar yok farz edilmiştir. Kulun, Yaratanını aşk derecesinde sevmesine izin verilmişse de Yaratanının kuluna aynı aşkla nazar etmesine izin verilmemiş, çünkü bu durum beşerîliğe mahsus hafiflik olarak mütalaa edilmiştir. Kısacası, tefekkür sınırlanmış, giyim kuşam gibi standart hale getirilmeye çalışılmış, incelikler ve ara tonlar unutulmuştur. Böylece hikmetin yerini şekil, sevginin yerini korku, iç denetimin yerini dış denetim, üretmenin yerini tekrar, yaratmanın yerini taklit, bilginin yerini hurafeler ve üstat saplantıları almıştır. İslâm için hayatî öneme sahip kavramlardan olan sevgi ve güzellik, yani aşk ve estetik, hiçbir şekilde, derinlemesine incelenmiş değildir. Bu nedenle aşk ve estetik Müslümanların hep yitik hazineleri olarak kalmıştır. Bu kitap, işte bu eksikliği bir nebze gidermek emeliyle okuyucuya sunulmuştur.