Akşam karanlığı camlardan süzülüp içeri sakinleşince ortada sadece ocağın müdavimleri kalırdı. Parmaklar arasında kehribar tespihler renk değiştirmeye durur, erirdi zaman; törpülenirdi ömür. (...)
Mesnevinin sayfaları bir bir açılır, gözler takip ederdi yazılanları. Bazen Safahat olurdu bu. Sözle kılıflanırdı kulağa takılanlar. Zaman ötesi kapılar açılır; geçmişe uzanır gönüller, bir sel olur akardı bakışlar. Toplumun her kesiminden insanlar gelir, diz dize verirlerdi. Kalpler tek olur atar; kıssalar anlatılmaz yaşanırdı adeta. Papağan, karga, tilki misallerindeki hikmetin eşiğine basılır. Sazlıktaki kamış olup inlerlerdi. Şehir boşalırdı akşamüstü. (...)
Gönüllerde mesnevi yanar; bacalardan beyitler, kıssalar, ayetler tüter şehrin üstüne. Gecenin kör karanlığında güneş doğardı; yeniden doğmuş gibi yıldız yıldız olurdu evler.