Türkiyedeki başörtüsü yasağı, kendilerini başörtüsü mağduru olarak tanımlayan sosyal bir sınıfın doğmasına sebep olmuş, son yirmi senede bu konu kanserleşmiş bir yara halini almıştır. Sağlıklı bir şekilde istatistiklere yansıtılsa, bu yaranın dolaylı veya dolaysız olarak Türkiyede yaşayan her ailenin sorunu olduğu ortaya çıkacaktır. Bu sosyal afet, Türkiye insanını bölmek, sınıflara ayırmak ve başörtülü insanları rencide etmekten başka bir amaca hizmet etmemektedir. Bu zaman ve çağda, insanca muamele görmek herkesin hakkı olmalıdır. Bu açıdan, bu kitapta aktarılanlar, Hakların ihlali, bu hakların başka haklar üzerinde oluşturabileceği muhtemel tehdit ile meşruiyet kazanır mı? sorusuna cevap bulmaya da bir nebze vesile olmaktadır.