Şiir, primordium'dan beri Meridyen'de seyr'ediyor...
Soyut ama yine de maddi ve dünyevi, döngüsel, her iki kutbu da boydan boya katedip kendine kavuşan... bir meridyende!
Varlığı/nı kendisi için vazgeçilmez bir yük bilenlerin dokunduğu bu Meridyen'de yalnızdır Şiir; yalnız ve seyr halinde. Onu yazan, ona refakat etmelidir...
Ancak bir yandan da 'Öteki'ne ulaşmak ister; herkes ve her şeyde suretini gördüğü 'Öteki'ni arar, Ona seslenir. Böylelikle belki de, daima şiirin umutları arasında yer alan bu meçhul Öteki uğruna konuşma tavrı sayesinde, bir muhayyel an'da, yeniden bir karşılaşma tasavvur etmek mümkün olabilir!
Bâtınî Siyah'la bu neviden bir karşılaşma için bazı kederlerin riyâziyesini temrin eden Saldıray, Haşim'in melâl'i ile Verlaine'in hüznü arasında bir muhayyel ánı kovalıyor. Ve udunun perdelerinde
Tout en chantant sur le mode mineur
L'amour vainqueur et la vie opportune
ils n'ont pas l'air de croire à leur bonheur
t leur chanson se mêle au clair de lune
diyerek serhoş gezinen Verlaine misali, ruhun Ténébreux karnavalından seçilmiş latif hayâllerle ayışığına karışıyor şarkıları...
C. Y.