19. yüzyılda bir salgın hâlinde Avrupa’daki kent meydanlarını istila eden miting kültürü, “Yüzyıl Ateşi” olarak kısa sürede bütün dünyada ritüel pratiğine dönüşmüştür. Sultan II. Abdülhamid döneminin aksine II. Meşrutiyet sonrası İttihat ve Terakki hükümeti miting ve merasim kültürünü topluma aşılamak için milli gün ve bayramlar icat etmiş, İhtifalci Ziya Bey’in önderliğinde Osmanlı ve Türk büyükleri, edebiyatçıları, kahramanları için birçok anma/hatırlama törenleri yapılmıştır. Geçmişte “ihtifal”, günümüzde “anma töreni” adıyla bilinen edebî merasim geleneğini Eric Hobsbawm “icat edilmiş gelenekler” sınıfına dâhil etmektedir. Modern hâliyle törenler, dönem dönem farklılık arz eden ritüel dalgalanmaları yanında modern ile geleneğin izini sürmede ideal bir laboratuar niteliğindedir ve bu yönüyle elinizdeki eser, alanında büyük bir boşluğu doldurma amacıyla yapılmış ilk ve en kapsamlı çalışmadır. Bu çalışmanın özgün tarafı, anma geleneğinin dayandığı tarihî, sosyolojik, psikolojik ve antropolojik teorik çerçeveyi ortaya çıkararak hatırlama kültürünün “vefa, hürmet, hayırla yâd etme” gibi dinî ve geleneksel kültürel ögelerin çok ötesinde bir bellek olgusu olduğunu dikkate sunmaktır. Elinizdeki eserde ölüm meselesinin şair ve yazarları yaşarken ve öldükten sonra nasıl etkilediği, toplumsal hafızada sembol şahsiyetine nasıl bir bakış açısı getirdiği, imajinatif ve ikonik kimliğini nasıl beslediği, kanonik ve mahfil yönü de bulunan anma törenleri üzerinden akademik düzlemde ortaya konulmuştur. 20. yüzyılda anma törenlerinin bir endüstriye dönüşmesine karşın ülkemizde bu meseleye dair akademik ve bilimsel araştırmaların azlığı çalışmamıza özgün bir nitelik kazandırmaktadır.