Evvel zaman içinde ülkelerin birinde halkı tarafından sevilen, sayılan, şanlı, adil cömert, güzel ahlaklı bir padişah varmış. Ama padişahın büyük bir derdi varmış; çocuğu olmuyor, olsa da yaşayamıyormuş.
Nihayet günlerden bir gün padişahın nur topu gibi bir kızı olmuş. Saraydaki ve ülkedeki herkes büyük bir sevinç yaşamış. Fakat bu sevinç içinde bir endişe varmış: "Ya bu çocuk da ölürse!", "Ne çare bulsak da bu kız yaşasa?" Padişah toplamış âlimleri, bilgeleri, hekimleri, hocaları maddi manevi ne çare varsa arayıp, araştırıp bulmalarını emretmiş. Güzel bebek Bânû muayyene edilmiş, kitaplar karıştırılmış, araştırmalar yapılmış, uzun uzadıya görüşülmüş en sonunda varılan karar padişaha açıklanmış:
-Padişahımız, kızınızın yeryüzünde yaşamasına imkân görünmüyor. Ancak yeraltında hayatta kalabilir. Kızınıza yeraltında bir ev hazırlatın, varsın önrünü orada devam ettirsin. Böylece sizler de evlat acısı yaşamazsınız...