Şule Yüksel Şenler, bu toprağın bağrından çıkmış ve pek çok konuda ilkleri yaşamış, bir örnek isim. 60lı yılların Türkiyesinde toplum bir kadının -genç kızın- başörtülü gazetecilik yaptığına, yurt çapında seri konferanslar verdiğine şahitlik ediyor, başörtülü kadının ilk mahkemesini ve ilk mahkûmiyetini şaşkınlıkla izliyordu. Kâh hüzün ve acıyla, kâh sevinç ve coşkuyla Şule Yüksel şahsında satır satır bir çığır öyküsü yazılıyordu
Demet Tezcanın hazırladığı bu biyografi eser sadece Şule Yüksel Şenlerin hayat hikâyesinden ibaret kalmıyor. Bizlere bütün bir yakın tarihimizin sosyal ve siyasî hadiselerini de onun gözünden tekrar okutuyor. Kırk yıl önceki süreçte o günün toplumunun bakış açısı, içinde yaşadığı tartışmalar, değişimi, dönüşümü
Bir toplumun acısıyla tatlısıyla kendi gerçekliği içinde yeniden inşası
Bu sürede kadın üzerinden dindarlaşma, kadın üzerinden modernleşme tartışmaları yaşanıyordu. Bu tartışmaların, plan ve projelerin odağındaki kadına bakış, kadınla toplumun şekillenmesi, kadın odaklı girişimler yön buluyordu.
Demet Tezcan fırtınalar estiren bir hayatın ancak paylaşılabilecek kadarına ışık tutmuştur. Hayat boyu yapılmış yüzlerce röportajın sora sora bitiremediği eşsiz bir hayatı, tek kitaba sığdırmak elbette mümkün değil. Kimi şeyler mutlaka yazılmalıydı, kimileri de ne kadar ilginç yahut ne kadar önemi haiz olursa olsun yazılmadan, sadece şahitliği yapılmış olarak kalmalıydı