sonsuz olan mutlak âlem ile sonlu olan bireyin edimi (fiil), tinsel bir edimdir. Bunu ancak iman şövalyesi gerçekleştirebilir. Etik kategoride birey 'trajik kahraman' iken; iman hamlesini gerçekleştiren birey artık bir iman şövalyesidir. Çünkü o, İbrahim gibi en sevdiği şeyden feragat edecek kadar cesurdur. Dünyevi olarak sınanabileceği en korkunç ödevle karşı karşıyadır. Bu ödev; Korku ve titremedir.
Kierkegaard'ın iman şövalyesi olarak tanımlamasında bir anlam bütünlüğünü görüyoruz: Şövalye cesareti çağrıştırır. İman adamı da tıpkı şövalye gibi cesurdur. Varlığını mutlak karşısında derhal feda etmeye hazırdır. Sonuçta kazanacağı ödülün kıymetinin farkında olan bir bilgeliğe de sahiptir. İman hamlesini yapan kişi için, bunu yaptığı andan itibaren prenses onun için kaybolmuştur. Çünkü onu ebedi anlamda hatırlamaktadır.
İlahi emir, akıl dışı içerik taşısa da gerçekten Tanrı'ya ait bir istek olunca, masumlaşır. Ahlaki ya da toplumsal kalıplarla çelişik bir durum olsa da tam bir masumiyet ifade eder. Çünkü Tanrı bütün kategorilerimizden üstündür.