Her şehrin bir hafızası vardır. Şehirleri birbirinden ayıran, onlara belirli karakterler
yükleyen ve kimlik kazandıran da bu hafızadır. Şehirde yaşayan her insan bu hafızadan
nasiplenir. Bu hafıza ile yoğrulur ve hayatını devam ettirir. Her insan aynı zamanda
şehrin hafızasının şekillenmesine de katkıda bulunur. Hafızayı bir yandan korur bir
yandan da onu inşa eder. İnsan ve Şehir arasındaki bu karşılıklı ilişki şehir kültürünü
oluşturur. Onun için bir şehrin tarihine vâkıf olmadan, sokaklarını gezmeden, insanlarını
tanımadan, kitapçılarını, bedestenini, çarşılarını, kıraathanelerini bilmeden; kısacası
şehri müşahede etmeden hafızasını anlamanın imkânı yoktur. O şehre dair sosyolojik
perspektif geliştirmek de ancak böyle bir ilgi ile mümkün olur.
Bu kitap Anadolu'nun kadim şehirlerinden biri olan Kayseri'ye dair sosyolojik bir
perspektif geliştirme gayesindedir. Bu bakımdan hayatın her unsurunu bünyesinde
taşıyan şehirlere, sadece tek bir boyuttan bakılmaması gerektiği iddiasındadır.
Dolayısıyla kitap, şehri sadece iktisadi ya da politik süreçlerin bir ürünü olarak değil,
gündelik hayatın tamamını kuşatan bir süreç olarak anlamakta ve böyle bir gözle
Kayseri'yi ele almaya çalışmaktadır.