“Ben fakir-i hakir, çaresiz, dertli ve günahkâr olarak bilinen; Lâmiî diye meşhur, Ali oğlu
Osman oğlu Mahmud’um. Bir gün Mahruse-i Bursa’da bazı vefalı sadık dostlar ve temiz kalpli
kardeşlerle kendi uzlet hanemde oturuyorduk. “Akıllı kimseler konuştuğu zaman
kalpler aydınlanır” sözü anlamınca vakit be vakit himmetler, iyilikler ve
ihsanlar bahşeden zikir hali içinde; vakit be vakit de “Kuşkusuz bilginin
lezzeti, cennetleri ve o cennette yaşayanların hayatı gibidir.” sözünün
anlamınca ilim ve hikmet nakliyle her vesileyle sevk-i kelâm olunuyordu.
Bir münasebetle söz Bursa’nın cennet gibi yaylaklarına, dağlarına, kaynaklarına,
nehirlerine, çayırlarına, Hızır sıfatlı yeşilliklerine, mesirelerine, nâr-ı Musa gibi aydınlık
çiçeklerine; canları besleyen havasına, hafif ve tatlı rüzgârlarına; safa verici huzurlu
meltemlerine intikal etti. Söz söylemeyi bilen, beyanlarının her biri güzel, sevimli ve latif ehl-i
irfan, Uludağ'ı ve onun bulunduğu mülkün menzillerinin vasıflarını anlatıyor; Ali gibi tesirli,
güzel ve yerinde söz söyleyen üstadların her biri Düldül’üne süvari olup söz meydanına
giriyordu…
Niyaz ve uzlet erbabına miraç, safa ve vahdet ashabına hidayet yolu olan bu yerin tan
vakti tecelli nuruyla seher gibi kalbe teselli verdiğini dostlar anlattıktan sonra: “Böyle olduğu
halde, yazık ki adı hâlâ Keşiş Dağı'dır. Bu ad yanlış ve ayıptır.” diye hayıflandılar…
Ben de “Evet” diye cevap verdim. “Bütün söyledikleriniz doğrudur. Fakat Keşiş kelimesi
belki de “papaz” manasına olan “keşiş” değildir de Farisîde "keşiden" masdarından ismi
masdardır. "Çekişmek" manasınadır. Çekiş Dağı niçin olmasın? Zira, bu göklere baş veren
Uludağ; havalar kaynağı, deryalar nefeslerinin uğrağıdır. Bazen lâtif bir havada, bahar eserleri
heyecanla görünür; bazen kükrer taşar... Mevsim be mevsim çekişir, dururlar... Dünya daima
inkilâp üstündedir. Bazen saadet, bazen uğursuzluk tecelli eder.
Bahar Sultan ile Kış Şehriyarı’nın didişip çekişmeleri daimî olduğu için bu dağa "Keşiş
Dağı" demişlerdir… Benim bu tefsir ve buluşuma arkadaşlarım pek memnun oldular. Ve bunu
uzun uzun yazıp tasvir eylememi rica ettiler.” (Kitaptan)