20. yüzyıl Portekiz edebiyatının en önemli yazarlarından Maria Judite de Carvalho, “suskunluğun ve yalnızlığın yazarı” olarak nitelenir. Büyük şehirde yaşayan kadınların umutsuzluğunun ve yalnızlığının mahir gözlemcisidir. Carvalho’nun yapıtlarında “suskunluk” bazen karakterler arasındaki diyalog eksikliğinden, bazen de diyalogdaki tutarsızlıktan kaynaklanan olmazsa olmaz bir unsurdur. Yalnızlığın adeta haritasını çıkaran Carvalho, sessizliğe gömülmüş, hayal kırıklığı içindeki kadınları anlatır bize. Boş Gardıroplar, muhafazakâr Salazar diktatörlüğü sırasında ataerkil toplumun baskısı altında sıkışıp kalmış; teslimiyet ile umut, hayal ile hayal kırıklığı arasında gidip gelen kadınların hikâyesidir. Ana olay örgüsü, on yıllık bir dönem içinde itaatkâr ev kadınından teselli bulamayan dula ve derken ihanete uğrayıp aşağılanan “yaşlı” kadına dönüşen Dora Rosario’ya odaklanır. Minimalist üslubuyla gündelik hayatın trajedisini ve varoluşun absürdlüğünü eşine az rastlanan bir beceriyle sözcüklere döken yazar, karakterlerinin iç dünyasında olup bitenlerle dış dünya arasında nüanslı bir etkileşim yaratmaktaki ustalığıyla dikkat çeker.