Bölünmüş Roma İmparatorluğu'nu yöneten dört imparatordan biri olan Büyük Konstantin (sal. 306-337), anlatıya göre, tanrısal esinle gökyüzünde bir işaret görmüş, ?Bu işaretle kazanacaksın sözünü duymuş ve askerlerinin kalkanlarına kazıttığı o işaretin gücüyle 312 yılında Roma şehrini ele geçirmiştir.
Büyük Konstantin'in mutlak iktidarı elde etme süreci, Roma İmparatorluğu'ndaki Hıristiyanların sayısının hızla artarak birkaç milyondan onlarca milyona ulaştığı döneme denk gelir. Elinizdeki kitap, iktidar mücadelesinin en önemli unsuru haline getirmeyi başardığı bu toplumsal enerjinin imparatoru nasıl etkilediğini ve belli bir süreç içinde onun Hıristiyan inancına dönmesini nasıl sağladığını anlatıyor. Sonuçta Konstantin, 324 yılında Roma İmparatorluğu'nun tek hâkimi ve ilk Hıristiyan imparatoru olmuştur.
Büyük Konstantin, Hıristiyanlığa yönelik baskı ve zulmü sona erdirerek bu dini devlet nezdinde kabul gören inançlar arasına sokan kişidir. Özellikle iktidarının temeli olan orduda teşvik ettiği Hıristiyanlık, askerler arasında hızla taraftar kazanmış, bu askerlerin terhis olmasıyla birlikte de Roma coğrafyasının dört bir yanına yayılmıştır.
Büyük Konstantin, din içindeki farklı fikir ve akımları uzlaştırmak amacıyla başta 325 yılında İznik Konsili olmak üzere birçok konsil toplamıştır. Din ve devlet arasında, etkisi bugün hâlâ süren kurallar ve gelenekler oluşmasını sağlamıştır. Devletin başı sıfatıyla din üzerinde egemenlik kurduğuna, başta piskoposlar olmak üzere ruhban kesimi bürokratik hiyerarşiye dahil ettiğine yönelik eleştirilere karşın, bir dünya dinine dönüşmesini sağladığı Hıristiyanlığın mensupları tarafından hâlâ çok sevilmekte ve bir aziz kabul edilmektedir.
Büyük Konstantin, bugünkü İstanbul'un kurucusudur. Bu şehir on beş asır boyunca onun adıyla anılmıştır. Aday şehirler arasından seçtiği antik ticaret kolonisi Byzantium'u, bir Roma başkentine yakışır bina ve anıtlarla donatarak 330 yılında resmen payitaht yapmıştır. Erken Bizans uzmanı olan yazar Paul Stephenson, kitabında son derece önemli bir iddia ortaya atarak Konstantin'in, paganlar dahil şehrin tüm ahalisinin ibadetini yerine getirebileceği kilise ve tapınaklar yaptırdığını, yani bilinenin tersine, Konstantinopolis'i salt bir Hıristiyan şehri olarak kurmadığını dile getirmektedir.