Hz. Âdem’in cennetten çıkarılması ile insanoğlunun yeryüzü serüveni başlamıştır. Bu tarihten sonra gönderilen peygamberler medeniyetlerini şehirlerde kurmuşlardır. Hz. Muhammed’in (sas) Mekke’de başlattığı tebliğ ve tebyin çalışmaları 23 yıllık dönemde bütün Arap yarımadasını kapsayacak şekilde genişlemiş, vefatından sonra komşu ülkeleri içerisine almıştır. Hz. Ömer döneminde başlayan Kuzey Afrika fetihleri sonrası diğer şehirlerde olduğu gibi Cezayir’de yaşayan başta Berberiler olmak üzere birçok halk Müslüman olmuştur. Kuzey Afrika’nın Akdeniz’e açılan limanlarından olan Cezayir şehri, MÖ 2000’li yıllarda İkosim adıyla Fenikeliler tarafından kurulduğu kabul edilir. Şehrin asıl unsurları Berberîler olmasına rağmen sırasıyla Romalılar, Vandallar, Araplar ve Türkler tarafından yönetildiklerinden homojen bir demografiden bahsetmek zordur. Fetihten sonra şehir ya Emevî ve Abbasî valileri tarafından idare edilmiş ya da bağımsız kurulan devletlere ev sahipliği yapmıştır. Stratejik önemi nedeniyle sürekli hâkim olunmak istenilen şehir, kendini korumak için inşa edilen kale ve burçlarıyla meşhurdur. XVI. yüzyıldan itibaren 1830 Fransız işgaline kadar değişik adlar altında Osmanlı şehri olan Cezayir, yaklaşık 130 yıl Fransız işgali altında kalmıştır. Bu işgalle birlikte şehirde Fransa tarafından kimliksizleştirme politikası uygulanmış, İslam kültürünü çağrıştıran eski tarihi eserler ve surların tamamına yakını tahrip edilmiştir. Şehir, dünyada oluşan ulus devlet rüzgârının da etkisiyle 1962’de bağımsızlığını ilan eden Cezayir ülkesinin başkenti olmuştur. Şehre Akdeniz iklimi hâkim olduğundan tarım ürünleri olarak buğday, mısır, bakliyat ve meyve yetişmektedir. Doğal güzelliklere sahip şehir, Hamma botanik bahçesi ile dünyanın üçüncü büyük mabedi olan Ulu Camii içerisinde barındırmaktadır.