Cuma namazı İmam Dareketuni (rh.a) “el-İfrad” adlı eserinde sahih olarak rivayet ettiği hadise göre Mekke’de farz olmuş idi. Allah’a, Kitabına ve Rasulu Muhammed (s.a.s) düşman olan Mekke’li müşrik ve kafirlerin musaade etmemesinden dolayı Rasulullah (s.a.s) Cuma namazını Mekke’de kılamadı. Ama Kur’an ile Feth edilen şehir’in öğreticisi Mus’ab b. Umeyr (r.a) yazarak Cuma kılınmasını emretti. Mus’ab (r.a) on iki kişi ile İslam tarihindeki ilk Cuma namazını kıldı. Ardından Medine’nin emiri Esad b. Zurare (r.a) kırk kişilik bir cemaatle bu işe devam etti. Rasulullah (s.a.s)’ın şahsının kıldığı ilk Cuma namazı Rauna vadisinde kıldırmış olduğu Cuma idi. Bundan sonra on sene Rasulullah (s.a.s) yalnızca kendi mescidinde kıldırmak üzere Cuma namazlarını mü’minlere kıldırdı. O zaman Medine içerisinde Rasulullah (s.a.s) mescidininin haricinde yirmidört tane mahle mescidi bulunmasına karşın hiç birinde Cuma namazı kılınmadı/kıldırılmadı.
Allah’ın Kitabı ve Rasulullah (s.a.s) sünnetine göre yönetilen Medine İslam Devletinde Rasulullah (s.a.s) bu namazı on sene kıldırdı. Ondan sonra gelen Raşid Halifelerde bu minval üzere devam ettiler. Mezheb imamlarımız Cumanın kılınma şartlarını belirlerken Rasulullah (s.a.s) bu on sene içinde Cuma ile ilgili söylediği sözleri ve amelleri toplayarak Cuma için gerekli fıkhı ortaya koymaya çalışmışlardır.