Akıl ve aşk... Biri madde, öbürü mana... Biri fani, öbürü ebedi...
Aşksız akıl ölü bir beden, ruhsuz bir cesettir. Tıpkı şekerkamışının şekersiz olanı... Balarısının bal yapmayanı, gibi... Gül isen, etrafa kokular saçmalısın! Kuş isen, göklerde süzülüp uçmalısın! Ne kokun var, ne kanadın... Sadece kuru bir iddian ve boş bir inadın... Bununla ne ilim olur, ne irfan.. (Allah korusun) Sonu da hüsran olur, hüsran!... Hayatı sırtında taşıyan, bir yük hayvanından başka nedir ki, zavallı aşksız insan?... Resimlerdeki güneş misali... Ne aydınlatır, ne ısıtır...
Akıl şaşkın bir şüphecidir. İnceler, süzer araştırır. Yalandan hakikatı ayırmaya çalışır. Bir ömür boyu, doğrularla yanlışlar arasında bocalayıp durur. Bazen Hak´kı ararken papazı bulur.
Aşk ise "iman"dır, iman!... Kanat olur, kuş olur... İnsanı "sonsuzluk"a uçurur. Gayesi "sır ve ulvi" olandır. O daima "ilahi olan"ın peşindedir. Gözü, kulağı, gönlü, hep ötelerin ötesindedir.
Sevmeyen yaşamıyor demektir. Yaşasa da hayat çekilmez olur. Sevgi güzeldir. Aşk ise güzeller güzeli... Boşluktan kurtuluş, yoklukta "Var" oluş, harfsiz okuyuş, sırları seziş, ilahi bir ürperiştir aşk!... Onsuz insan, insan olamaz. Aşkın "mecazi" olanı (Yani yalanı) bile güzeldir. Kupkuru bir odunken, yanıp yanıp kül olmak... "Leyla!... Leyla!..." diye diye Mevla´yı bulmak... "Katreyi ummana salmak..." Damla iken derya olmak... O deryada sonsuzlaşmak... İşte bu kitapta bunları bulacaksınız!
Böylesi bir kitap, okumaya değmez mi?..
(Arka Kapak)