Fatih Sultan Mehmed, Midilli’yi fethedeli uzun yıllar olmamıştı. Türkleri kendilerine en büyük tehdit olarak gören Rodos Şövalyeleri mazlumlara zulmetmeye devam ediyordu. İşte bu şövalyelerin önderliğinde, zenginliğin ve gücün merkezi Akdeniz’i ele geçirmeye ant içmiş yeni bir Haçlı ittifakı Türk varlığını mavi sulardan silmeye kararlıydı. Fatih’in yiğit askerlerinden Yakup Ağa’nın ele avuca sığmayan yaman oğlu Hızır, bu ittifaka karşı vatanını müdafaa etmek istiyordu, ama nasıl? İşlenmeyi bekleyen cevher misali, Hızır’ın ona yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardı. Bu cevheri işleyecek olansa kim olduğu ve nereden geldiği bilinmeyen gizemli Derviş’ti. Ulvi bir amaç peşinde, tarihi değiştirecek bir sırra vakıftı... Ve bu sırrı sahibine aktaracağı günü beklemekteydi.