Anadolu'nun kavurucu yazından ve dondurucu kışından, sımsıcak ve yanık bağırlı insanların hayatlarından kesitleri okurken hayatı farklı yönleriyle tanıyacak, karakterlerin yaşadığı duygu yoğunluğunu yüreğinde hissedeceksin. Bu öykü yolculuğunda komşunu, arkadaşını, bir yakınını hatta kendini bulacaksın. Kahramanların sıra dışı öykülerini bir çırpıda okuyacaksın.
Bazen heyecanlanacak bazen üzülecek bazen de derin düşüncelere dalacağın olaylara şahit olacaksın. Bu, senin tarihin, değerlerin ve kültürünle bezenmiş, iğne oyası gibi örülmüş hikâyen.
Yollar şehrin merkezine yaklaştıkça hınca hınç dolmuştu. İnsan seli nereye gittiğini bilmeden yürüyordu. İçlerinden biri bir miting için gittiklerini sandı. Toplanma yerine doğru akın ettiklerini düşündü. Derken uğultu kalabalığın tek sesi oldu. Uğultu derinleşti. Dipsiz kuyudan gelir gibiydi. Dipsiz kuyuya düştüklerini söyleyen biri de çıkmadı.
Kalabalığın yığıldığı yer son durak olmalıydı. Ötesi yoktu. Geçilemiyordu. Kalabalığın uğultusu çığlıklara dönüşmüştü bu defa. Herkes kendini parçalıyordu adeta. Eller havaya kalktı. Sonra garip sesler eşlik etti kalkan ellere. Çığlıklar çığlıklar...
Derken beklenmedik bir şey oldu. Herkesin kendine hayran olduğu kişinin elindeki mikrofonu birisi kaptı. Kalabalık bir anda sustu. Sessizlik vardı, öldürücü bir sessizlik... İnsanların devleştirdiği kişi kaptırdığı mikrofona çaresizce baktı ve ne kadar cüce olduğunu anladı.