Tokat, Kastamonu, Denizli, Gaziantep... Fark etmez, herhangi bir Anadolu köyü işte. Sekiz on yaşlarında bir köy çocuğu nasıl yaşar, nerelerde koşup oynar, hangi ağaçlara tırmanır, hangi kuşların ardından bakar, güneşin batışına, ayın bazen ince bir hilal gibi, bazen yusyuvarlak bir ışık gibi gökte belirişini nasıl seyreder; Kabalı Köyü'nün Kepenek'i de öyle yaşar, öyle bakardı çevresine. Bakardı bakmasına da neler hissederdi; o çocuk yüreğinde hangi duygular coşar, hangi duygular sönerdi?.. Reşadiye'nin Kabalı Köyü'nde veya herhangi bir Anadolu köyünde bir çocuğun gözünden görünenleri, bir çocuğun yüreğinden geçenleri öğrenmek istiyorsanız eğer, 'Dünyayı Dolduran Kiraz'ı okumalısınız. Şükrü Karaca'nın maalesef tek romanı. 1990'da ağzımıza bir parmak bal çaldı Karaca. Bir de 1993'te Ânestü Nârâ ile bir kaşık şiir. Ahmet Bican Ercilasun
Dünyayı Dolduran Kiraz, alanında, Türk Edebiyatında en özgün romanlardan biri. Alev Alatlı'nın İşkenceci'si, Aytmatov'un Beyaz Gemi'si ve Cengiz Dağcı'nın Badem Dalına Asılı Bebekler'iyle birlikte okumalı. Mehmet Aycı
Türkiye Yazarlar Birliği 1989 Roman Ödülü