Kadim kültür ve medeniyetimiz, eğitim alanında bu çağa bir cevap verme durumundadır. Aksi takdirde taklitçi, uydu nesillerin kaybı her gün için bir yitiklik halini yaşatmaktadır. Kaybın boyutları her geçen gün daha ağır bedellerin ödenmesine sebep olmaktadır. Batı’ya yönelen zihinlerin, yerli, millî ve bize ait bir eğitim sistemine ihtiyacımızın farkında olduğu pek söylenemez. Son iki asırlık maarif sistemindeki tıkanmalar ve bu sorunları açma önerileri/çabaları dikkat çekici bir şekilde ‘din ve kutsal’ üzerinden gerçekleşmiştir. İdeal genç yetiştirme arzusu, maarif, mektep ve muallimler üzerinden bir model geliştirme gayretini doğurmuştur. Şu halde, ‘ahlâk insanı’ yetiştirmenin kaygısı, akıl, kalp ve ruh eğitiminin birlikte olmasını zorunlu kılmaktadır.