nsanın mânevi gelişiminin en önemli unsurlarından biri de ehl-i
beyte meveddettir. Melâmet öğretisi açısından Ehl-i Beyt, tarihsel
bir kişilik olmaktan ötede ahlaki erdemlerin, öz disiplinin ve içsel
yolculuğun sembolleri olup aynı zamanda mânevi ve tasavvufi bir
rehber olarak görnür. Bu bağlamda, ehl-i beytin öğretileri, insanın
içsel yolculuğunda bir rehberlik sağlar. Hz. Ali’nin cesareti, Hz.
Fatıma’nın fedakarlığı, Hz. Hasan’ın ve Hz. Hüseyin’in zülme olan
direnişleri manevi bir mücadele ve dönüşüm süreci olarak
değerlendirilir. Ehl-i Beyt metaforik olarak, insanın içsel savaşını
ve ruhsal dönüşümünü simgeler. Ehl-i Beyt’in yaşamları ve
öğretileri melâmetî düşünceninde kaynağıdır.
***
Melâmet erleri her konuda olduğu gibi ehl-i beyt’e meveddeti hem
zahiri hem de bâtıni yani kendi gönül âlemlerinde ele alıp enfûs ve
afâkı kendi vücûd ülkelerinde cem etmişlerdir. Yeri geldiğinde ehl-i
beyte yapılan zulûm için gözyaşı dökmüşler aynı zamanda kendi
vücût ülkelerinde Hüseynî bir duruş sergileyerek nefsin yâni
Yezidin azgın ordusunu dağıtmışlardır. Melâmî Pîri Seyyid
Muhammed Nûru’l-Arabî hazretlerinin halifelerinden olan
Harîrizâde Mehmed Kemaleddîn Efendi ehl-i beyt konusuna da bu
minvalde yaklaşarak konuyu ele almıştır. Bu bağlamda Harîrizâde
hazretleri bu risâlesinde ehl-i beytin önemini onların manevi
yönlerini âyet-i kerîmeler ve hadis-i şerifler üzerinden anlatır.
Harflerin ebced değerleri üzere açıklamalar yapılarak ehl-i beyte
dair hakikatler zâhir ve bâtın yönleriyle açıklar.