En azından teoride; bilgi, düşünce ve eylemin mimarları olarak tanımlanan entelektüellerin, sürekli karar verme süreçlerine tabi olarak, sarsıcı ikilemler yaşayan diğer insanların en doğru kararı verebilmelerindeki yönlendirici etkileri malumdur. Bu yüzden entelektüelin edilgen ve atıl bir konumlanışla suskunluğa gömülmesi salt kendini inkar anlamında değildir, aynı zamanda ihanetinin de ifadesidir.
Oysa gittikçe yaygınlaşan küresel terörün (her biçimiyle; bilgiyle, enformasyonla, devlet tekeliyle, çok uluslu şirketlerin her şeyi yutmaya hazır kan emici iştahlarıyla, ideolojik manipülasyon süreçleriyle ve belki de en masum biçimi ve kelimenin en gerçek anlamıyla; terörle), kimler tarafından, ne amaçla gerçekleştirildiğine dair en sağlam bilgiyi insanlığa entelektüeller anlatacaktır. Olanca masum görüntüsüyle insanlığı perişan eden her tür vahşetin karşısında entelektüel'e lazım gelen sadece, biraz yürek, bir parça sağduyu, her şeye dayanıklı bir cömertlik ve bir o kadar önemli olan derin bir bilgidir. Entelektüellerdeki güç kaybı bireysel ve toplumsal gelecek kaybı ile eş anlamlı olarak değerlendirilebilir. Dünyanın ve insanlığın doğruya, adalete, hak ve özgürlüklere nasıl ki eksilmez bir biçimde ihtiyacı vardır, aynı şekilde onların ödünsüz bekçileri olma zorunlulukları bulunan gerçek entelektüellere de ihtiyaçları vardır. Entelektüelin ise kendisini güçten düşüren her tür tekçi, merkeziyetçi ve bencil kayıtçılıktan ve zorbalıktan kurtarması gerekir.