Türk mizahının atası Nasreddin Hoca; her yaştan, her milletten insanın adı üstünde "Hoca"sı ve gönüllü eğitimcisidir. Hikmetli bir gönül ehli, bir bilgi ve nükte dehasıdır. Eşeğiyle, kürküyle, kavuğuyla, cübbesiyle medeniyetimizin "gül(dür)en yüzü"dür. Güldürürken düşündüren halk bilgesidir.
Her bir nüktesi bir hikmet numunesi olan Nasreddin Hoca, güldürürken düşündürmek gayesinde olmuş, asla gülünç olmamıştır. Çünkü o "Hoca"dır, öğreticidir. Amacı, güldürü içinde eğitmek ve öğretmektir.
Mevlânâ'nın tasavvuf eğitiminde musiki ne ise, Nasreddin Hoca'nın irşadında mizah odur. Mevlânâ ve Yunus Emre "gönlün", Nasreddin Hoca da "aklın" sembolü olarak Türk halk felsefesinin temelini, "akıl-gönül" birliğini oluşturmuşlardır.
Hoca'yı hatırlamadığımız hiçbir günümüz yok gibidir. O'nun fıkraları dilimizin tuzu biberi olmuştur. Sözlerimize O'nun fıkralarıyla tatlı bir anlam katarız. Konuşmalarımıza "Hoca'nın dediği gibi..." diye başlayarak O'nu kendimize ve anlattıklarımıza destekçi yaparız. "Hoca" kelimesi söylendiği zaman, aklımıza ilk gelen isim, yine O'dur.
"Mezarımı ziyaret edenler, bizi gönüllerinden geçirerek gülsünler. Doğrusu, yalancı dünyada somurtanlara acırım."
-Nasreddin Hoca-