İnsanı yaratan ve ona beyânı talim buyuran Allah Zülcelâl Hazrerleri; ağızları ilâhi hakikatlerin bediî muslukları kılmıştır. Bu ağızların, ulviyyet ve kudsiyyet bakımından en yüksek beyan mertebesi Cuma hatiplerine mahsustur. Binaenaleyh minberler; Allaha yükselecek hamd ü senâların, tazimât ü tekrimatın Allah kullarına vâki olacak hitapların mevize ve irşad seslerinin pırlanta kelimelerle çağlayanlaşan bir beyan makamı olmalıdır. Dini neşelerin, ilmi feyz ü bereketlerin bolluğuna rastlayan zamanlara ait hutbe ve hatipler pek güzel örnekler teşkil etmişse de kısırlık zamanları, minberlerimizi maalesef- hayatiyetten uzaklaştırmıştır. Hulefâ-i Râşidin Hazretlerinin Cuma hutbelerine husûsî sûrette hazırlanmalarından beliren ehemmiyetle, son zamanlarda ekseriyeti teşkil eden hatiplerin; minberin üst basamaklarında veya cami dolaplarında bırakıp, Cumadan Cumaya açtıkları hutbe kitaplarından kekeleye kekeleye okudukları hutbelere ait lâkaydîlik arasındaki ibretli ve korkunç ihmal uçurumunu dikkat nazarlarımıza alırsak, günün İslam camiası karşısında derin derin ağlama ihtiyacını acı acı duymamaya imkân yoktur.