"Ferhat erimişti, Bisütun sanki daha kavi. Ter boşandı sırtından, alnından, şakaklarından...
"Koca dağ.." diye soludu, "... dağ seni!" Olanca gücüyle bir kez daha vurdu.
Pıt!
O kadar...
"Koca dağ! Dağ seni.."
"Oğul nakkaş değil misin," demişti Behzat. "Ancak incecik nakışlar dökülür ellerinden, ah oğul..."
Ses etmemişti.
"Sultanların yanı tekin değildir oğul," demişti Behzat. Sessizce dinlemiş, içinden "aşk!" demişti.
O kadar...
Aşk, he mi, aşk için...Aşk hu!
Bir kez daha külüngü savurdu Ferhat. Körük gibi soludu: Aşk hu!
Bisütun, koca yürek, gözsüz ağlayan yürek bu solukla gümledi, gözyaşı oldu, koca bir parçayla düşüverdi oracığa: Aşk hu!
...
Bisütun, yalnız "aşk hu"ya ağlamıştı..."
(Arka Kapak)