Fütüvvet kavramı, Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim ve Ashâb-ı Kehf’i niteleyen “yiğit, delikanlı” (Ar. فتى) kelimesinden türetilmiş ve “cömertlik, cesaret, gençlik, yiğitlik, mertlik, fedâ” anlamlarını ihtiva eden bir kavramdır. İslâm dünyasında, hem ferdin iç dünyasını hem de toplumsal ilişkilerini belirleyen Kur’an temelli erdemleri öne çıkaran tasavvufî bir kavram olarak kullanılmaya başlanmıştır. Müslüman toplumlarda fütüvvet kurumu, sosyal bir kavram ve tasavvufî bir anlayış olmasının yanı sıra, Ahîlik teşkilatında görüldüğü gibi resmî bir toplumsal ve ekonomik teşkilatlanma biçimi olarak da öne çıkmıştır. Onun temelinde ise “Din, güzel ahlâktır.” ilkesinin, gençler ve meslek erbabı başta olmak üzere toplumun bütün katmanlarına kök salması gayesi vardır. Bu bakımdan fütüvvet anlayışı, gençlere, topluma ve özellikle de meslek erbabına sünnet temelli, toplum yararını önceleyen ve fedakârlığa dayalı bir ahlâk anlayışını sunar. İbnü’l-Arabî (ö. 1240) el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’de ruhun kemâl yolculuğunda fütüvveti bir zirve olarak niteleyerek onu “Muhammedî makam” kabul eder. Çünkü fütüvvetin en üstün ahlâk ilkeleri olarak kabul ettiği diğerkâmlık, cömertlik, başkasını kendine tercih etme gibi fetâ hasletleri Resûlullah’ın örnekliğini verdiği ahlâkı ihya gayesiyle ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan İbnü’l-Arabî eserinde, fütüvvet idealini, bir Müslümanın varabileceği en üst ahlâk mertebesi olarak izah eder.