Şiddetli bir deprem eşlik ediyordu fırtınaya. Ama lokal bir depremdi anlaşılan. Yaşandığı yerde
hissediliyordu ancak. Yer sarsıldıkça sarsılıyordu. Depremin hallaç pamuğu gibi salladığı dağlar yerinde durmakta zorlanıyordu. Çatırdadıkça çatırdıyordu kocaman kaya parçaları. Sarsıntıdan dolayı içine dağları alabilecek derecede açılmış fay hatları, kara bir dumanı savuruyordu gök yüzüne. Küçük tepeleri yutabilecek genişliğe ulaşmak üzereydi. Akan nehirler fay hattına boşalmaya başlamışlardı bile. Doymak bilmez bir yapıya sahiplerdi. Havada uçmaya başlayan kimi kaya parçaları yerin çekim kuvvetine meydan okurcasına ağırlığını unutmuş gibiydi. Ardı sıra yağan bir yağmur takip ediyordu olanları. Deprem; fırtına ile beraber ilerliyordu yolunda. Fırtınanın henüz ulaşmadığı yerlerde depremi ehisseden yoktu anlaşılan. İnsanları sarstıkça sarsan bu dehşetin ana faillerinden olan deprem, fırtına ve yağmur birbirinden geri kalmadıkları gibi hiçbiri ileride geçmiyordu. ''Uygun adım marş'' komutunu almış asker edasıyla ilerliyorlardı.