Biz gaza ile yurt tutmalıyız. Uçlara varılmalı, kâfirin dibinde durulmalı, daim kılıç bileyip yüreklere korku salınmalı. Ki cinin şeytana karıştığı bu çağda bir görklü çınar yüceltelim. Daha çok denize, daha çok ırmağa gidelim. Diyâr-ı Rum bizim için yalnız yaylanıp kışlanacak bir yer değil, asırların vadettiği kutlu bir yurttur. Bin Yılın Göçü serisinin ilk kitabı olan Alplar Çağı'nda, Oğuzların Orta Asya'dan başlayıp Anadolu kapılarına kadar uzandıkları büyük göç serüvenini anlatan Hasan Erimez, ikinci kitap olan Gaziler Çağı'nda da başta Kayılar olmak üzere Oğuzların uzun ve kanlı serüvenlerle Anadolu'yu yurt tutmalarını anlatıyor. Oğuzların Kutlu Devleti asırlar sonra nasıl kuruldu? Kayıları ve bütün Oğuz boylarını Anadolu'ya iten o kutsal ülkü neydi? Tarihi değiştiren Malazgirt Savaşı nasıl cereyan etti ve Sultan Alparslan, Anadolu'nun fetih kapılarını nasıl açtı? İlk akıncı gaziler, Anadolu'yu nasıl fethettiler? Kılıç Arslan ve Türk gazileri, Haçlı ordularını Anadolu'da nasıl dağıttılar? Ertuğrul Gazi, Oğuzların asırlardan beri izini sürdüğü Kutsal Taşı nerede buldu? Ve onun cihana hükmedecek bin yıllık ülküsü neydi? Hasan Erimez, bu romanda tarihi değiştiren hadiselerle beraber Oğuzların binlerce yıllık maddî ve manevî birikimlerini de harmanlıyor ve okuyucuları asırların içinden su gibi akacak unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor.