Mihnetin kendisi minnet edilesi nimetti, ona da nankörlük
ettim. O Zülcelal-i Velikram, İslamcılıktan halas bulup doğru
düzgün Müslüman olmam için illüzyon perdelerini kaldırarak
bana nefsimin hakikî mertebesini göstermişti. Meselenin devrim
mevrim olmadığını, insan arınmadıktan sonra hiçbir devrimin
onu paklamayacağını, gerçek devrimin nefs-i emmarenin ve
İblis-i lainin iktidarını yıkmak olduğunu ilham etmişti. Bana düşen, sıdk ile o Rahman'a yüzümü dönüp mealci şucu bucu kirli
libaslardan beri durarak dini yalnız ona halis kılmak, halis bir
kul olmaktı. Ben ne yaptım? Dinsel, cinsel, tinsel, tensel, alfabenin
ve âlemin bütün sel'lerinden canımı kurtarmak için kendimi
yeniden devrimciliğin kanosuna attım. ?Nadiler der ki, insan iki
kere doğar." Burada ikinci kere doğabilirdin, doğdun da. Amma
ki bak ölü doğdun, gördün mü?
?İnsanlar kıyıcıydı, kitaplara sığındım." Kitaplar kıyıcıydı,
insanlara mı sığındın miskin Haci? ?Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan
birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır."
Ne kadar çok iyi kişiyle tanışırsan okumaktan zevk aldığın
kitap sayısı o kadar azalacak mıydı? İyi kişiler... Hem pek
devrimci ve pek heybetliler de.