İnsanların yolu iki şeye, aşka ve ölüme mutlaka düşer. İnsanın Temel Acıları üçlemesinin ilk romanı Aynalar Koridorunda Aşkta yolu aşka düşenlerin ruhsal durumlarını irdeleyen Psikiyatrist Mustafa Ulusoy, üçlemenin ikinci romanını yolu ölüme düşen insanlar üzerine kuruyor. Ölümü anlatırken dönüp aşka bir kez daha bakıyor. Aşkın güçsüzlüğüne karşın, ahlakın varlığa özen göstermek olduğunu temel alan yazar, ancak özen gösterilen ilişkinin derin bir bağlanma ağlayabileceğini söylüyor.
Dr. Mavi bu sefer yolu ölüme, kayıplara düşenler karşısında çaresizliğe kapılıyor. Turuncu, Kahverengi, Kırmızı, Gri, diğerleri ve elbette bilge dostu Beyazla birlikte insanın temel acılarından ölümü katman katman açıyor. Gerçek ya da muhayyel acılardan geçen, ölümü çeşitli biçimlerde tecrübe eden kahramanlarımız, insanoğlunun kaçınılmaz yazgısıyla barışmanın yollarını keşfediyorlar.
Mustafa Ulusoy, Giderken Bana Bir Şeyler Söylede ölümle birlikte hayatı, ayrılığı, babalığı, yoksunluğu, kederi, dostluğu, öfkeyi, tanıklığı, varoluşsal işe yaramayı, yalnızlığı ama özellikle öykülerimizin yalnızlıktan ve sessizce ölmekten nasıl kurtulacağını anlatıyor.
Ölümü gülümsetiyor Ulusoy, Ölüm Meleğini hepimize arkadaş kılıyor.
İnsanın ölümden korkar gibi görünmesi bir yanılsamadır. İnsan, aslında yokluktan, yokluğun getireceği sonsuz ayrılıktan özellikle de kendinden sonsuz ayrılmaktan korkar. Ölümse, hem ayıran hem birleştirendir. Ayrılmak için ölmek gerekir. Ama buluşmak için de ölmek gerekir. Ölüm gibi ikili bir yapısı olan başka bir durum yoktur. Bu yönüyle ölüm ikili, zıt bir duygu uyandırır insanda. Onu çekici kılan, cazip hale getiren, taçlandıran da budur.