Aliş ile Zeynep´in destansı aşklarının romanı. 93 Harbi sırasında Plevne´nin, Gazi Osman Paşa´nın, katledilen yüz binlerin, göç yoluna düşen milyonların hikâyesi
Dün; Budin, Estergon, Kanije, Uyvar, Timaşvar, Belgrat... Bugün; Niğbolu, Ziştovi, Yeni Zağra, Gabrova, Tırnova, Kızanlık... Yarın Plevne, Silistre, Rusçuk, Şumnu, Sofya, Filipe´de de mi aynı şey olacak? Daha sonra Edirne´de mi yaşayacağız bunları? En sonunda da İstanbul için mi ağıt yakacağız? Bu acılar, bu utanç, bu yüz karası neden ya Rabbi? Nerede hata yaptık?
***
Bahar rüzgârı esmesinde bir ses, yeşil duvak altından yükseldi ve kanat çırptı:
Paşa babam! Aliş´imi gördün mü?
Paşa şaşırdı, babam diyen sahiplenişe, suale ve sese:
Bacım, hangi Aliş? Bizim ordumuzda Aliş çok.
Kadın, Paşa´nın Aliş´i tanımamasına şaşırmış gibiydi:
Benim Aliş´imi, eşimi Sol kaşının üzerinde benleri var. Çok güçlü, attığını vurur, selvi boyluydu. Tuna boyuna gitti. Görmedin mi Aliş´imi Tuna boyunda?
Paşa boyun bükmüş, sesinin her nefesiyle kendisinden Aliş´ini gördüm haberini bekleyen esrarengiz kadına baktı. Görmedim diyemedi. Gördüm diyerek ümit de veremedi. Ne yapsın bilemedi. Mitralyözler, makineli tüfekler, toplar on binlerce düşman askeri karşısında bir an bocalamayan Paşa, şimdi çaresizdi.