İçinden geçtiğimiz netâmeli günlerde, yeni dirimler için elimizde avucumuzda kalan şey sadece bu işte: hayat! Ne var ki, bu coğrafya, tarihin neredeyse bütün dönüm noktalarında hayata karşı içten içe bir cephe alışı temsil ediyor. Efsanelerinde bile ölümü yücelten, aşkı da, erdemi de ölümde arayan bir manzara çıkıyor sürekli olarak karşımıza. Yeryüzünün çok az yöresinde hayat bu kadar horlanmış, bu kadar içinden çıkılmaz bir kördüğüme dönüştürülmüştür herhalde. Dediği gibi Behçet Necatigil´in, Ama biz dokuduk bu kilimi, eh bir dereceye kadar!
İşte tam da bu noktada asıl ihtiyacımız olan şey, hayatı destekleyen yeni bir dil geliştirmek ve hayatın yanında yer almaktır. Hayatı Savunma Biçimleri, bu kapının önüne getirip bırakıyor bizi. O kapıdan girip Hayatı Savunma Biçimleri geliştirmek de elimizde, o kapıdan çıkıp şikâyet kültürüne yeni satırlar eklemek de.
Nitelikli okur hangisini tercih eder acaba?