Kendilerini İslam eleştirilerine adamış Batılı oryantalist çevreleri Hz. Muhammed’in peygamberliğine, ona vahyolunan kitaba ve bu kitabın yaşama geçirilmesine dair tecrübeye, yani sünnete yönelik eleştirileri bilinmektedir. Hz. Peygamber ve sünnet konusundaki bu eleştirel perspektifin kabaca son iki yüzyıldır Hindistan’dan Mısır’a ve Türkiye’ye kadar İslam coğrafyasındaki kimi çevrelerce de sahiplenilip dillendirildiği görülmektedir. Bu perspektifte Hz. Peygamberin ve sünnetin dindeki yeri çeşitli açılardan tartışma konusu yapılmakta, Hz. Peygamberin dini anlama ve yaşamadaki referans değeri sorgulanmakta ve bazılarınca Hz. Peygamber, kitabı insanlara ulaştırıp görevini tamamlamış bir postacı mesabesine indirgenmektedir. Kur’an peygamberin sadece kitabı insanlara tebliğ eden değil aynı zamanda açıklayıp talim ettiren ve kendisine itaat ve ittibâ edilmesi emrolunan kişi olduğunu vurgular. Bu doğrultuda Resûl ve Nebî olan Hz. Muhammed’in sözlü beyanlarına itaat ve fiili beyanlarına ittibâ etmek Müslüman kimliğin gereğidir. Diğer taraftan Hz. Peygamberi Resûl vasfıyla postacı durumuna indirgemek, Resûlün tebliğ ettiği hükümlerin tebyinini ve talimini yok saymak; Nebî vasfıyla beşer konumuna indirgemek ise, Allah katındaki yüksek makamını ve getirdiği bazı haberleri yok saymak anlamına gelir. Resûl ve Nebî kavramları çerçevesinde Hz Peygamberin dindeki yerini ve değerini ele alan bu eser, bu konuda ortaya konulan görüşlerin analizini yaparak ifrata ve tefrite sapmadan itidal üzere bir itikadi düşüncenin inşa edilmesini hedeflemektedir.