Tefsir, Kur’ân’ın ilk âyetinin nüzûlüyle birlikte ihtiyacı hissedilen, Hz. Peygamber döneminde bizzat onun öğreticiliğinde sözlü, fiilî ve takrîrî bir tarzda vücud bulan ve daha sonraki dönemlerde gelişip tedvin edilen İslâmî ilimlere ait oldukça önemli bir ilmi disiplindir. Tefsir faaliyetini, bir anlamda çok farklı boyutları olan beşerî yaşama ilâhî bir anlam ve renk katma çabası olarak nitelemek mümkündür. Asırlar boyu pek çok müfessir, sahip olduğu kabiliyet ve birikimi bu yüce hedefi gerçekleştirme uğruna harcamıştır. İbn Teymiyye, kendisini bu yüce hedefe adayan çok önemli dönüm noktalarından birisidir. Nitekim o, dînî süreçte farklı bir endişe ve amacın temsilcisi olan Ahmed b. Hanbel’in öncülüğünü yaptığı selefî anlayışın, yani İslâm’ı ilk günkü safiyetine kavuşturma çabasının en önemli zirvesini oluşturmuştur. Kaleme aldığı ‘et-Tefsîru’l-Kebîr’ isimli eseriyle, sahip olduğu birikimi tefsir alanına taşıyarak, bu yönde günümüze kadar gelişen ihyâ hareketlerinin en önemli ilham kaynağı olmuştur.