Ulusal ve uluslararası birçok ödüle layık görülen yazar ve şair Rukiye Kebiri, bu eserinde okurlarımızı birbirinden farklı karakterlere sahip olan kadınların dünyasına davet ediyor. On altı kısa öykünün yer aldığı bu kitap yaşam mücadelesinin, umudun, inancın dışavurumudur. “Aklına bir fikir geliyor ancak bir kendi yaşını bir de ak düşmüş saçlarını düşünüyor. Aynaya bakarak aklaşmış saçlarına dokunup gözleriyle gülüyor. İstemsiz olarak harekete geçiyor ve gardıroba doğru gidip giyiniyor. Eldivenlerini alıp boynuna kalın bir şal atıyor. Evden çıkarken kocasının “Nereye gidiyorsun?” sorusunu cevaplamadan kapıyı kapatıyor. Eldivenlerini giyerken parktaki çocukların kahkahalarına katılıyor. Bir iki kartopu yüzüne gözüne çarpıyor. Avuçlarını karla doldurup çocuklara doğru koşuyor.” (Kar Yağıyor) “İçten içe canım sıkılıyor. Öyle olunca parmaklarım yazmaya can atıyor. Bir aydan beri tek kelime dahi yazmadım. Düşüncelerimin kapısına mühür vurulmuş sanki. Tozlu camın üzerine yazı yazmaya hevesleniyorum. Parmaklarım camın üzerinde geziniyor. Camın tozunda yazının izi kalıyor: Mavayıl” (Mavayıl) “Bazı yaralar vardır iyileşir, geçer bazı yaralar ise daha da açılır. Benimse kabuk bağlamış yaramın izi hem ruhumun hem de bedenimin kadınlığını etkilemişti.” (Vu Vei)