Ok gibi fırladı yerinden Mustafa. Askerin birine yumruk atıp yere serdi. Diğer askerin boğazına yapıştı. Sıktı, sıktı... Diğer asker yerden kalmıştı. Silahın kabzasıyla yeniden vurdu delikanlıya. Yere yığıldı delikanlı. Asker namluyu doğrultup tereddütsüz ateşledi. Vurulmuştu delikanlı. Çırpınmaya başladı. Asker namlunun ağzına bir mermi daha sürüp ateşledi. Delikanlı yazmaya sımsıkı sarılmıştı. İki kolları yana düştü. Avucunda sımsıkı tutuyordu yazmayı. Vermemişti düşmana vatanı, namusu. Vermemişti kahpe düşmana silahını namlusunu ve vermemişti düşmana bayrağını ve tutkusunu. Gözleri titredi delikanlının. Buğulu gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü. Ve delikanlının başı yana doğru düştü. Gözleri yavaş yavaş kapandı. Göğsü son bir kez aldığı derin nefesle yükseldi...
Dilbeste geçmişin dehlizinde bir zaman yolcusu. Tarihin kuytu köşelerinde unutulmaya yüz tutmuş gerçek kahramanları yakından tanıma fırsatı bulmuş; bu zaman yolculuğunda Selçuklu döneminden Kurtuluş savaşına, İlk Kurşun kahramanlarından 15 Temmuz destanına kadar her şeye şahit olma şansını yakalamış biri. Her durakta bir nebze hüzün yaşayan ve her durakta tüyleri ürperten destanlar ve kahramanlara şahitlik eden biri.
Asım'ın neslini, öz benliğini merak ediyorsan Dilbeste'ye kulak ver.
Dilbeste ile zamanda yolculuğa hazır mısın?