Son dönem düşünürlerimizden Filibeli Ahmed Hilmi'nin kaleme aldığı Akvâm-ı Cihân
1329/1911'de yayımlanmıştır. Osmanlıların Avrupa'dan ve Afrika'dan neredeyse tamamen
çekildikleri bir zamanda kaleme alınmıştır. Batıda yapılan çalışmalarla aynı zamanda
yayımlanmış olması dikkat çekicidir. Eserin muhtevası kavimlerin, ırkların yaşayışı, psikolojik
özellikleri, simaen ve bedenen görünüşleri, adetleri, töreleri... gibi konular olup bu anlamda
edebiyatın, sosyoloji ve etnolojinin, dinin ve tarihin alanına hitap etmektedir. Ama eser
okundukça görülecektir ki bu kadar çeşitli kavimler hakkında ayrıntılı ve şümullü bilgileri bir
araya getirmek hayranlık vericidir. Büyük bir devlet hatırasına ve donanıma sahip bir
aydının kaleme alabileceği böylesi bir eserin sahibi Filibeli, yalnızca kavimlerin töre, adet,
kültürlerine... vb. dair bilgiler vermekle kalmamış kavimlerin geleceğine dair tarih felsefesi de
yaparak, söz konusu kavimlerin gelecekte ne tür bir işleve sahip olabileceklerini de
kaydetmiştir. Bu da ayrıca bir araştırma konusu olmayı fazlasıyla hak ediyor. En azından eserin yayımlandığı 1911 tarihinden bugüne doğru yapılacak bir araştırma Filibeli'nin
düşünce ve tespitlerinin daha iyi anlaşılmasını ve yerli yerine oturtulmasını sağlayacaktır.
Kimi Osmanlı topraklarına göç etmiş Boşnak, Tatar, Pomak, Aranavut... ve Çerkesler; kimi Asya
kıtasındaki Arap kavimleri, Mısır'dan Kıptîler, Keldanîler, Süryanîler... Afganlar, Belucîler,
Türkmenler, Kırgızlar, Sibiryalılar, Özbekler, Tacikler, Buryatlar, Yakutlar, olanca çeşitliliği
içinde Çin ve Hint kavimleri; yine bütün çeşitliliği içinde Afrika Kıtası ve Avustralya Kıtası...
daha niceleri, velhasıl yüzlerce kavim dinleri, mezhepleri, âdetleri, yaşayışları ve en önemlisi
gelecekte sahip olabilecekleri fonksiyonlar, İslâmın geleceği de dikkate alınarak analize tâbi
tutulmaktadır.