Gelin, yıldızlara dokunalım!
Jules Vernein Aya Yolculuk isimli eseri, annemin bana aldığı ilk kitaptı. Yatılı okulun koridorlarında kitabın siyah beyaz çizimlerine bakarak hayaller kurmaya başladığımda on yaşındaydım. Gözümü gökyüzünden alamıyor, bir yıldızdan diğerine sıçrıyor, gökyüzünün eşsiz rengini temaşa ediyor, Aydaki kraterlerin ürküten ıssızlığından Güneşe bakıp terliyordum...
Aradan yirmi dört yıl geçti, gözüm halen gökyüzünde ve ötesinde. Bugün kadar atmosfer dışına çıkabilmiş dört yüz küsur şanslı insandan biri olamadıysam da, bunun hayalini kurmaktan geri durmuyor, bu satırları okuyan sizlerin de, bu hayalimi paylaştığını tahmin edebiliyorum. Yine de, Allahın bir lütfu olsa gerek, astronot olamasam da, en az onun kadar heyecan verici ve ufuk açıcı bir meslek olan gazeteciliğin renkli dünyasına dahil oldum. Gazeteci kimliğinin açtığı kapılardan, çocukluğumdan bu yana zihnimde canlandırmaya çalıştığım uzay üslerine süzüldüm, ortak uzay maceramızın isimli ve isimsiz kahramanları ile tanıştım, haklarında yazıp çizdim. Astronot eğitimlerinin bir parçası olup devasa roketlerin ateşlenmesine ilk elden şahit oldum! Uzaya çıkamasam da, kapısını tıklattım!
Ülkemizin gelecekteki kâşif, bilim adamı ve belki de astronotlarına küçük bir kılavuz, ama büyük bir ilham kaynağı olabilmesi temennisiyle...