Bu çalışmanın ortaya çıkışında, varlık evini kuran kelime ve kavrmalardan birkaçı üzerine ve kullanım yerleri hakkında sorular sorarak düşünmek büyük rol oynadı. İstiare, eğretileme, metafor birbirinin yerine kolaylıkla kullanılan kavramlar olarak tam bir örtüşme içinde miydi? Sözcük düzeyinden başlayıp cümle, paragraf ve uzun metinler ve anlatılar düzeyine kadar daima birbirinin yerine kullanılmaktaydı. Ama niteledikleri durumların bir metin olarak düzey ve anlamları aynı mıydı? Yoksa Türkçemizin, başka kelime-kavram öbekleri etrafında da örnekleri görülen, özel birtakım halleri nedeniyle mi bu tür bir durum ortaya çıkmaktaydı?
Bütün bu soruların sorulma saikı da yine etrafında hep bir gizem halesiyle yüzünü göstermiş olan ve felsefi üslup içinde özel bir anlatı biçemi olarak karşımıza çıktığını düşündüğümüz Hay b. Yakzan Risalesidir. Bu Risale, bazılarınca istiare/eğretileme bazen de metafor olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeler ise hepsini aynı anlamda kullanıp (metafor, istiare, eğretileme) diyen, müelliflerin keyfi seçimlerine göre belirledikleri nitelendirmeler olmaktan öte bir anlam ifade etmemektedir.