Kemalist camiada İttihadçılık, vatanı kurtaran Mustafa Kemal'i ortadan kaldırmaya çalışan, zaten hatalarıyla koskoca bir imparatorluğu yıkıma sürükleyen, komitacı isimlerin hâkim olduğu bir yapı ve zihniyettir. Sağ-milliyetçi-muhafazakâr camiada ise esas itibariyle İttihadçı algısı Abdülhamid merkezlidir. Yaygın bir kanaate, hatta inanca göre; Abdülhamid, Filistin'de Yahudilere bir karış toprak vermemiştir; bunu unutmayan Yahudiler ve onların güdümündeki masonlar da İttihadçılar kanalıyla Halife Padişahı tahttan indirmişlerdir. İttihadçılar da hain masonlardır. Liberal çevrelere göre de, İttihadçılık, Meşrutiyet'in ilanından kısa bir süre sonra başta gayrimüslimleri, tüm gayr-ı Türk etnik unsurları dışlayan, Türkçü, totaliter, komitacı bir yapıdır ve bu hususiyetlerini Kemalizm'e miras bırakmıştır. Son zamanlardaki liberal bakış açısına göre İttihadçılık neredeyse Ermeni Tehciri ve soykırım iddiası ile eş anlamlı bir manayı tazammun etmektedir. Hâlbuki İttihadçılık; kendinden önceki Jön Türklük ve sonraki Kemalizm'le anılamayacak derecede bağımsız ve farklı bir anlayış olduğu gibi, Kemalist, Abdülhamidci ve liberal çevrelerce oluşturulmaya çalışılan algının aksine her kötülüğün kaynağı olan bir yapı da değildir. Türk tarihinin en buhranlı döneminde ciddi bir sorumluluk üstlenerek, devleti içinde bulunduğu ateş çemberinden geçirmeye çalışan İttihadçılar, bütün iyi niyetlerine rağmen, canlarından daha çok sevdikleri Osmanlı Devleti'ni kurtaramamışlarsa da bugünkü yaşadığımız toprakları bize armağan etmişlerdir. İsmail Küçükkılınç, büyük bir titizlikle kaleme aldığı Jön Türklük ve Kemalizm Kıskacında İttihadçılık kitabında İttihadçılık hakkındaki menfi iddiaları ve ithamları tek tek çürüterek İttihadçıları, artık Türk tarihine mâl olmuş tarihî bir yapı olarak objektif bir gözle anlatıyor.