Kadını anlatan kitapların, şiirlerin, romanların, hikâyelerin, hükümlerin çoğunu kadınlar yazmamış ve anlatmamıştır. Benzer şekilde akademide de durum aynıdır. Sosyal değişimlerin beşiğini sallayan kadını anlamanın; toplumu anlamanın, kültürü ve tarihi anlamanın en iyi yolu olduğu düşünülürse sosyal bilimlerin ana malzemesi insanı anlamada çok önemli bir unsur olduğu karşımıza çıkmaktadır.
Kadının anne hali, sağlık bilimlerinin içinde yer alınca diğer hastalıklar arasına doğru kaymış, oradan sosyal bilimlere kadının genel sağlık durumunu tehdit eden onu ölüme yaklaştıracak bir yaşamsal kriz potansiyeliyle bilimsel alanyazına yansıtılmıştır. Kadının anne hali çok boyutlu ve çok çeşitlidir. Bu yaşamın biyolojik ve tıbbi kısmı, sadece bir boyutudur. Anneliğin biyolojik isimlendirmesi olarak gebelik; müdahale edilmesi gereken tıbbi yönü kadar, eşlik edilmesi gereken hem insani hem mucizevi bir süreçtir. Fakat kadının gebelik süreci, doğumu, sonraki süreçleri ile kadının geçirdiği değişimin ortaya çıkardığı uyum ve dengelenme konusu ve başa çıkma durumlarını konu edinen çalışmalar, Sosyal Bilimler özellikle de Dini Bilimler alanında çok az çalışılmış konulardır. Oysaki kadının kendine özgü yaşam olayları, sadece fizyolojik bir mesele olmayıp derininde ontolojik, psikolojik, manevi, dini, kültürel ve sosyolojik temelleri olan hem kadim hem güncel meselelerdir.