Kelâm ilmi, İslâm inanç esaslarını mantıksal ve bilimsel bir temele dayandırmayı amaçlar. Aynı şekilde, ona yapılan itirazlara cevap verirken de yine aynı temellere dayanması gerekir. Çünkü kelâm ilminin eleştirilere karşı savunma görevini, hasmın da itiraz etmesine imkân bırakmayan ilkelerden yola çıkarak yapması gerekir. Bu sebeple kelâm ilmi, insanların ortak zemin olarak kabul ettikleri aklî ilke ve bilimsel bilgiye dayalı temellendirmelere öncelik verdikten sonra ilahiyat bahislerine geçer. Mustafa Yıldız tercüme ve tahlil ettiği Şemseddin el-İsfahânî’nin el-Ḳavâʿidü’l-külliyye adlı projesinin “Usûlü’d-dîn” kısmının, eserin yazılma mantığı birçok kelâm eserlerinin genel yazılma mantığına uygun bir şekilde olmasına rağmen yine de bir fark bulunmaktadır. O fark da eserin “Usûlü’d-dîn” kısmının bir proje içerisinde konumlandırılmasından kaynaklıdır. İsfahânî’nin projesinde kelâm eserlerinin ihtiyaç duyduğu nazar ve istidlâl bahisleri eserin mantık bölümü ile giderildiği için “Usûlü’d-dîn” kısmında buna ihtiyaç duyulmamış ve bölüm tabiat bahisleri ile başlamıştır. İsfahânî’nin ise Râzî ekolünün bir temsilcisi olarak bu projeyi gerçekleştirmeyi hedeflediği düşünülebilir. Ancak Râzî’nin Meʿâlimü uṣûli’d-dîn adlı eserinin içeriğine bakıldığı zaman onun kelâmın ana konularına (mesâil) başlamadan önce giriş veya hazırlık (vesâil) olarak birinci konuyu bilgi bahsine (epistemoloji) ikinci konuyu tabiat (ontoloji) bahislerine ayırdığını görürüz. Dolayısıyla Râzî’nin eserinin İsfahânî’nin eserinde, kelâmın ana konularını orta düzeyde ele almaya yetecek kadar gerekli olan hazırlığı, bilgi bahsi ile giderdiğini söyleyebiliriz. Buna mukabil İsfahânî’nin eserinin “usûlü’d-dîn” kısmı kelâmın ana meselelerine başlamadan önce giriş olarak bilgi bahsini atlayarak doğrudan tabiat bahisleriyle başlamıştır. Çünkü o, kelâmın ana konularının orta düzeyde ele alınması için gerekli olan epistemoloji bahislerini eserinin başında mantık bölümünde ele almıştır. Dolayısıyla usûlü’d-dîn kısmanda, Râzî’nin eserinde yaptığı gibi bilgi bahislerine yer vermemiştir. Bu sebeple eserin mantık kısmının, usûlü’d-dîne bir giriş olarak yazılan nazar ve istidlâl bahisleri olarak değerlendirilebileceğini düşünerek öncelikle eserin mantık kısmının çevirisini ve tahlilini bu eserden önce yayımlamıştık.